26 Kasım 2011
Türkiye zor günler geçirirken Hükümetin, Türk Milleti’ni, Ermeni Soykırımı iddialarını desteklemekten başka bir sonucu olmayacak Dersim meselesi ile meşgul etmesi başlı başına bir ihanettir. Cumhurbaşkanı da Kraliçe'ye misafirliğe gitmiş. Geçen yıl Dolmabahçe'ye gelen Kraliçe, İstanbul'u işgal etmek için gelen İngiliz gemilerinden birinin adını taşıyan bir gemide, hem de Atatürk'ün “geldikleri gibi giderler” dediği yerde, Dolmabahçe’nin karşısında, gemide Abdullah Gül'e "Liyakat" nişanı takmıştı. Biliyorsunuz, liyakat nişanı iyi hizmet edenlere, layık olanlara verilen bir ödüldür. Şimdi içerde millet Dersim'le uğraşırken, Cumhurbaşkanı Kraliçe'nin sarayında sefasını sürmektedir. Düne kadar Türklere sivrisinek muamelesi yapanlar ne değişti de Gül’ü alkışlarla karşılıyor? Eniştem beni niye öptü? Basınımız da yalakalığın doruğunda maşallah!
Başbakan'ın Dersim Hadiselerinden dolayı özür dilemesi, CHP'li bir vekilin başlattığı sıradan bir olay değildir. Tayyip tarafından bakıldığında maksadın CHP'yi bitirmek olduğu zannedilebilir. Kısmen doğru da olabilir. Bunun arkasından Şeyh Sait isyanına katılanlardan özür dilenmesine kadar uzayan bir yol açılmış gibi gözüküyor. Atatürk dönemindeki yanlış uygulamaların eleştirilmesi CHP'yi ve Atatürk'ü yıpratacak bir iştir, doğru. Ancak esas maksadın CHP'yi bitirmek olduğunu zannetmiyorum. Maksat 50 yılda örgütlenmiş Ermeni Soykırımı veya Ermenilerin deyişiyle Büyük Facia'nın yanına bir başka Facia halkasını,10 günde, elbirliğiyle takmak, Türk Milleti bununla meşgulken İngiltere'nin talimatlarını alıp, Anayasayı düzenleme ve bölünmeyi hızlandırmaktır. Cambaza bak ve bir taşla birçok kuş meselesi... Burada en dikkat çeken husus Tayyip'le Kılıçdaroğlu'nun mükemmel dayanışmasıdır. Arşiv belgelerini göstermek yetmez; arşivi aç, Özür dilemek; yetmez tazminat da ödensin... Bundan birkaç yıl önce Baykal CHP'nin başındayken Kılıçdaroğlu Dersim'i ilk defa gündeme taşımış, Onur Öymen'in itirazıyla mesele örtülmüştü. Şimdi bu defa meseleyi Kılıçdaroğlu'nun partisinden adamları gündeme taşıyor, Tayyip ve Kılıçdaroğlu da miyancılık yapıyor. Uyu ey milletim uyu. Uyusun da büyüsün ninni.
Ermeni soykırımı meselesi 1960'larda Makarios tarafından Yunanlıların Anadolu'da yaptıklarını ve kendisinin Kıbrıs'ta işlediği soykırımı unutturmak için gündeme getirildi. O tarihten beri Ermeniler her ortamda bunu dillendirdiler. Devletimiz zamanında müdahale etmedi ve mesel bir satır gibi başımızın üstünde dönüp durmaya devam ediyor. Birçok ülkede soykırım yaptığımızı kabul ettirdiler. Anıtlar diktirdiler. Ama bir türlü sonuca gidemiyor, tazminat ödettiremiyorlardı. Dersim meselesi Türklerin soykırımcı olduğunu ispatlamak için önemli bir koz olacak onlar için. Kimlik inşasını Türkler üzerinden yaptıkları onlar için büyük bir kazançtı ama yetmiyordu. Ellerine daha güçlü kozlar geçirmeliydiler. Tayyip Erdoğan ve Kemal Kılıçdaroğlu bu oyuna hizmet etmekle iftihar edebilir.
Dersim meselesinde AKP'nin ve onun güçlü destekçisi Fetullah Gülen Cemaatinin Ermenilerinkine benzer bir öteki icat edip kimlik inşasına giriştikleri görülüyor. Muhalefeti olmayan bir AKP ve Fetullah Cemaati tipi bitmek üzere olan bir mum gibiydi. Ancak bu mumu Atlantik ötesinden bu taraf, Times'den bu tarafa üfleyenler vardı. Şimdi AKP Dersim ve benzeri konularla kimlik inşa ediyor. Bu kimlik, memleketin alî meseleleri bir yana AKP'nin iktidarda kalması için ecnebilere şirin görünmesi bir yana diyen AKP ve Tayyip Erdoğan tarafından inşa edilmektedir. Fetullah Gülen Cemaati ise Saidi Nursî üzerinden kimlik inşasına çalışmaktadır. 12-13 yaşlarındaki Samanyolu Okulları’nın öğrencilerinden tutunuz da Maltepe ve Yedirenk Dersaneleri’ndeki öğrencilere kadar istisnasız ağlarındaki her öğrenciyi kendi isteğiyle olmazsa zorlayarak, daha gitmedin mi şeklinde küçük düşürerek "Allah'ın Sâdık Kulu; Barla" filmine götürmektedirler. Tabii bu zorlama kimlik inşaları bir bomba gibi ellerinde patlayacaktır. Zira bazı müntesipler sormaya başlamıştır: "Bir faninin Allah'ın sâdık kulu olduğuna kim karar verir? Bu durumu Allah'tan başka kim bilebilir? Siz Allah mısınız?
AKP ve Fethullah Gülen Cemaati Türkiye’de bir öteki inşa edebilmek için daha başka hangi malzemeleri kullanacaklar bilmiyorum. Ama Çapanoğlu’nun bir hikâyesi aklıma geliyor: Malum, Çapanoğlu’nun astığı astık, kestiği kestik. Yolda zayıf bir eşeğe oldukça fazla yük yüklemiş bir köylüyü durduruyor ve diyor ki: “Eğer bu eşeği on beş gün içinde semirmiş vaziyette huzuruma getirmezsen kelleni alacağım.” Bunun üzerine fakir köylü, elinde avucunda, ambarında ne varsa eşeğe yedirmeye başlıyor. Birkaç gün sonra eşek ahırda anırmaya başlamış. Köylü diyor ki: “Anır eşşoğlu eşek anır, nasıl olsa arkanda Çapanoğlu var!”
Türk Milleti’nin bu gelişmeleri bıyık altından gülerek seyretmesinin bir anlamı var bence; Millet bunca hain nasıl olmuş da bağrımda beslenmiş diye düşünmektedir. Bunun da gereğini en kısa zamanda yapacağından hiç bir şüpheniz olmasın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder