27 Ekim 2011 Perşembe

Odaklanma Sorunu

27 Ekim 2011 

Büyük bir felaket yaşıyoruz. Türklerin Anadolu'nun kilidini açtıkları bölgeden, tertemiz bir Türk yurdundan haberler aldık, alıyoruz. Allah depremde hayatını kaybeden bütün vatandaşlarımıza rahmet eylesin. Yaralılarımıza acil şifalar versin. Milletimize böyle acıları bir daha yaşatmasın. İslam'ın bayraktarına acısın ve yardım etsin. (Amin)
Van/Erciş Deprem felaketi sonrasında ortaya çıkan çok ibretlik konular ve bunlardan çıkarılacak vazifeler var: Bunlardan biri, depremde hayatını kaybeden 400 kişiden 60'ın üzerinde insanımızın öğretmen oluşu. 30'ün üzerinde öğretmenimiz hala kayıp. Öğretmenlerimizin çoğu gepegenç. Vefat eden öğretmenlerimiz memleketin dört bir yanında toprağa veriliyor. Birlik ve beraberliğin en güzel nişanesi budur. Yine önemli bir husus da milletimizin yardım konusunda hiç bir sınır tanımaması. Bir anne bir bebeğe anne sütü verebileceğini söyledi dün akşam. Bu ne büyük bir millettir ya Rabbim. Bu annenin elleri değil ayakları bile öpülmez mi?
Depremde hayatını kaybeden ve enkazdaki fotoğrafı depremin simgesi haline gelen Yunus Geray’ın ailesine destek için ayakkabı boyacılığı yaptığı'nı öğrendik.Yunus'un facebook sayfasında paylaştığı son şey "Şehitler ölmez, Vatan bölünmez" görüntüleri olmuştur. Gören göz için bundan daha ibretlik bir şey olabilir mi? Yunus kardeşim. Allah seni nur içinde yatırsın. Bize bıraktığın bir vasiyettir bu vatanın birliği ve bütünlüğü. Endişen olmasın.
Sivil ulusal televizyonlarımız ortak yayınlarla trilyonlar topladılar. (Resmi televizyonumuz TRT, İbrahim Şahin sayesinde nal tonlamaya hazırlanıyor.) Demek ki Türk Milletini kültürel asimilasyona tabi tutup, uyuşturmaktan başka bir şey yapmayan televizyonlar, istediklerinde, ortak yayınlar yapıp milletimizin yaralarına anında merhem olabilecekken bunu yapmıyorlar. Bu milletin ayağına vurulan prangaların çözülmesiyle neler başarabileceğini tahmin edebiliyor musunuz? Sivil toplum kuruluşlarının yardım toplayıp göndermelerinin de fazla bir anlamı olmadığını görüyoruz. Bu yardımları dağıtırken de ayrıca bir sivil toplum çalışmasına ve bunların devlet tarafından gözetilip kollanmasına ihtiyaç olduğu görülüyor. Bu noktada kendinden çok milletini düşünenlerin hemen duruma el atması gerekir diye düşünüyorum. Gerek kan bağışı kampanyaları, gerekse çadır dağıtımında ortaya çıkan hırsızlıkların önüne ancak Türk Milliyetçileri olarak bizler geçebiliriz. Bu bakımdan yaralar sarılıncaya kadar teyakkuzda olmamız gerektiğini düşünüyorum. 
İlk gün birçok devletten gelen yardım tekliflerinin geri çevrilip, sonradan yardıma ihtiyacımız oldu denilmesi Türkiye Cumhuriyetinin prestiji açısından kötü olmuştur. Bunlar önceden hesaplanabilir olgulardır. Devlet idare etmek böyle bir şeydir. Milletin bugününü, yarınını değil yüz yıl, bin yıl sonrasını da görebilmek ve buna göre hazırlıklı olmak demektir.
Bu arada yüreğimizdeki henüz soğumamış şehitlerin yarası ve teröristlerin yardım yapan askerimize saldırıları dolayısıyla konuşmalarında teröristlere göndermeler yapanların arasına Başbakanımız da karıştı. Bu felaket günlerinde terör yapmaya çalışan hainlere lanet okudu. Sanırım Müge Anlı da "Biraz ders almak lazım" derken teröristleri kastetmişti. Ama bu konularda yorum yapanlara kızanların dahi gördüğü gerçek şudur: İt itliğinden vazgeçmez. Yerli ve yabancı hainler her şartta hinliklerini yapmaya devam edecektir. Önemli olan bunlara karşı tedbir almaktır. 
Van depremi dolayısıyla gördük ki Türkiye yaşadıklarından ders alıp konuya sistemli bir şekilde yaklaşamıyor. Onca tecrübemize rağmen gerekli tedbirleri alamadık. Bu tedbirlerin başında depremden hemen sonra yapılan kurtarma çalışmaları geliyordu. Çok şükür işin bu kısmında yapabileceğimizi yaptık. Ancak hemen sonrasında yapılan yardım çalışmalarını yönlendirmekte sınıfta kaldık. Şu anda bu tespiti yapmanın kimseye bir faydası yok. Asıl odaklanmamız gereken noktalarda odaklanamıyoruz. 
Devlet bütün kurumlarıyla ayakta. Bütün sivil toplum kuruluşları ayakta. Tirilyonlar topluyor, tırlar dolusu yardımı hemen harekete geçiriyoruz ama acilen yapmamız gereken şey bu yardımlara gerçekten ihtiyacı olanlara yardımların ulaştırılmasını temin etmeliyiz. Bunun için teklifim; bölgenin acil güvenlik şemsiyesi altına alınmasıdır. Askerimiz, polisimiz oradadır. Çadır dağıtma işini onlar üstlenmelidir. Belediye bu işi beceremiyor. Yardımlar tamamen kontrolsüz gidiyor. Her kuruluş kafasına göre yardım topluyor, dağıtıyor. Bu giden yardımla kontrol altına alınmalıdır. İhtiyaçların belirlenmesi için muhtarlıklar devreye girebilir. CNN TÜRK'ten seyrettik. Adam arabasını çekmiş çadır yağmalıyor. Şehirde sivil araç trafiği bile yasaklanabilir. Van ve Erciş’teki sivil toplum kuruluşlarının en önde gelenleri konuya müzaherette bulunabilir. 
Bu karmaşa bölücülük vesilesi yapılır da insanlar bu kar kış kıyamette bir iki gün daha bu çileyi çekerse bir yerden patlak vermesi kaçınılmaz vahim sonuçlar çıkabilir. Hiç kimsenin Türkiye Cumhuriyetinin oluşan şu birlik beraberlik havasını bozmasına izin verilmemelidir. Hükümetimizin bu konuda tedbirlerini hemen açıklaması ve ona göre insanlarımızın davranış geliştirmesinin sağlanması gerekiyor. Sahipsizlik duyusunun ne yaptıracağı belli olmaz. Yağmacılığa karşı acil tedbirler alınmalı, gerekirse yağmacı olduğu belirlenenlere şiddetli cezalar verilmesi meclis gündemine getirilmelidir. Kriz yönetim merkezlerinden bu aşamada işin yürütülmesi zor görünüyor. Milletin yarasını yine milletin sarabilmesi için tedbir gerekiyor. Odaklanalım ve yaramız kanatılmadan tedbirleri konuşalım efendiler.
Sözüm size, bize, hepimize..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder