21 Kasım 2012
Bugün Facebook'ta dikkat çeken bir feryat okudum. "Öyle
bir geçer zaman ki" adlı dizinin dün gece gösterilen 90. bölümü ile
ilgiliydi. Dizide bir ülkücü tarafından bir solcunun öldürülmesi olayının
anlatılma biçimine bir isyan vardı: "Yine bir dizi, Yine garip bir çocuğu
öldüren faşist ülkücüler, Yine masum solcular... Bu kadar şerefsizlik olmaz! Bu
nasıl bir kin, bu nasıl bir kuyruk acısı? Madem bu kadar masumdunuz, babamın
onca arkadaşını öldüren kimdi? Utanır insan! Biraz kendinden utanır, hala o
zamanı yaşayanlar var! Unutmayanlar var! Bu kadar şerefsizlik olmaz! Memleketin
durumu ne bunların hala derdi ne!"
Bu isyan gerçekten haklıdır ve bu dizi 90 bölümdür aynı şeyi
yapıyor: Solcular, devrimciler cici, ülkücüler tu kaka; aşağılık insanlardır,
diyor. Aynı yapımcının çektiği diğer dizilerde de tıpkı benzer unsurlar vardır:
Türkler kaka, azınlıklar, Rumlar, Ermeniler, Yahudiler cicidir. Birçok
televizyon dizisinde, sinema filminde, gazete yazısında -biraz dikkatli
bakarsanız- buna benzer tutumları elinizle koymuş gibi bulursunuz. Peki, bütün
bunu neden yapıyorlar?
Meseleye şöyle bir bakalım; Bu dönemin yöneticilerinin,
İslamcı geçinenlerin önemli özelliklerinden biri her kurumda ve alanda
sağcılardan çok marksistlerle, solcularla, daha doğrusu solcu geçinen bölücü
azınlıklarla çalışmasıdır. Bu yüzden besleme basında da solcular (solcu geçinen
bölücü azınlık mensupları) her zaman olduğu gibi gayet güzel yer bulabiliyor.
Bunlar geçmişten gelen alışkanlıklarını sürdürüyorlar. Başladıkları işi
sürdürüyorlar. Bu, Türk'e Türk'ü aşağılık, ezik, şahsiyetsiz, kültürsüz,
sanatsız, ilimsiz, irfansız, cahil, pis.. gösterme ve bilinçaltına bunları
yerleştirme çalışmasıdır. Bu çalışmanın amacı aşağılık duygusuna sahip,
şahsiyetsiz, kolay sömürülebilir bir topluluk oluşturmaktır. Bu amaçlarına
erişmek üzerelerken karşılarına ülkücüler çıkmış, Türk Milleti'nin büyük bir
millet olduğu, ilimde, sanatta, uygarlıkta dünyaya çok hizmet ettiğini, gelecek
nesillerin kendisine güvenmesi ve çalışması halinde yine insanlığa yapabileceği
büyük hizmetler olduğunu söylemişler ve takdir görmüşlerdir. Bunun üzerine Türk
Milleti için yürütülen karalama, aşağılama çalışmalarında kullanılan silahlar
ülkücülere yöneltilmiştir.
Ülkücülerle ilgili derin görüntü(imaj) çalışmasının kökleri
çok eskilere dayanır. Eli kanlı, sarkık bıyıklı ülkücü tipi gazetelerde,
televizyonlarda, kitaplarda o kadar çok işlenmiştir ki çoğu insan ülkücüleri
tanıdığı zaman onların ülkücü olduğuna inanamamıştır. (Bu durum Türkleri ilk
defa yakından tanıyan yabancılar için de geçerlidir.) Türk Basınında(!)
genellikle sağcılar (ki kastedilen hep ülkücülerdir) veya ülkücüler silik, geri
zekâlı, kılıksız, beyinsiz, duygusuz, davası belirsiz kuklalar olarak, solcular
ise yakışıklı, bakımlı, duygulu, davaları haklı bireyler olarak gösterilir.
(Ülkücü kelimesi yerine Türk, solcu kelimesi yerine de yabancı kelimelerini
koyarak bu cümleyi yeniden kurabilirsiniz.) Bu ise insanın tabiatına aykırı bir
durumdur. Fikirler ve ideolojiler insanı iyiye veya kötüye yönlendirebilir ama
çirkinleştirmez. Güzellik, çirkinlik Allah vergisidir. Her iyide bir eksik
taraf, her kötüde de bulunabilecek güzel taraf vardır. Aslolan insandır çünkü.
Biraz akıllı solcular, sağcı veya solcu her insanın aynı derecede güzel, iyi
niyetli, masum veya suçlu olabileceğini bilirler.
Bu ve benzer dizilerde solcularca değil, Türk'e düşman
bölücü azınlıklarca sol kullanılarak yapılan bir saldırı vardır. Yapılmak
istenen bir dönemi, masum solcuları vesaire anlatmak değil, Türk Milletinin
geleceği için sığınabileceği tek yer olan ülkücülüğü aşağılamak ve beyinlere,
bilinçaltına bunu yerleştirmektir. Dizinin solcu çalışanları olabilir, kuyruk
acıları da olabilir; ama esas kuyruk acısı olan bu ve bu tür filmlerin
yapımcıları olan bölücü azınlıklardır. Onların Türk Milletinden ve ülkücülerden
almak istedikleri intikam vardır. Bu dizi ve benzerlerinin yapımcıları,
yaptıkları bütün filmlerde suyun öte yanını, Salkım Hanım'ın Taneleri'ni,
Türkiye'yi parçalamak isteyen Ermeni, Rum, Yahudi azınlıkların örtülü örtüsüz
tellallığını yapmaktadır. (Bu ülkeyi seven ve ona bağlı azınlıklarımız herkes
bilir ki her zaman baş tacı olmuştur; milleti sadıka olmuştur.)
Yazının başında sözünü ettiğim isyana yine Facebook'tan
verilen bir cevap var: "Tabii bütün bu isyanlara verilecek tek cevap var
ve biz bu haksızlıkları sadece birbirimize söyleyebiliyoruz. Sanat ve edebiyat
alanında sahneleri doldurmazsak bu kızgınlıklarımız ve hayıflanmalarımız hep
devam edecek maalesef. Çıksın bir destekçi o yıllardan kesitler sunan Ülkücü
romanları deneyimli profesyonel bir ekibe filim yaptırsın, dizi yaptırsın,
yatırdığı paradan fazlasını kazansın. Çıksın biri, bu kabil filim ve diziler
için Senaryo Yarışması açsın, uzmanlar senaryo seçsin, ünlü yönetmenler
yönetsin, usta oyuncular sahnelesin.. Yatırdığı paradan fazlasını geri alsın,
benzer yeni yatırımlarda kullansın.." Bu dileklere katılmamak elde değil.
Başka türlü Türk Milleti'ne ve Ülkücülere yapılan saldırılara karşı koymak
mümkün değildir vesselam.
Sözüm size, bize, hepimize...