11 Haziran 2012 Pazartesi

Ülkücü Aydın

11 Haziran 2012

Toplumun en geniş manasıyla ülkücülere ve ülkücü aydınlara her zamankinden daha fazla ihtiyacı olduğunu düşünenlerdenim. Bu bakımdan Gazi Karabulut'unwww.haberiniz.com sitesinde yayınlanan Ülkücü aydın tiplemesi ile ilgili yazısını*, bir tartışmayı başlatması temennisiyle çok önemli buluyorum. Muhafazakar Sanat kavramı gibi doğuştan sakat bir kavram değil bu kavram. Ülkücüler ve ülkücülük var. Bir davranış şekli olduğu kadar bir iman üslubu olarak var. Dolayısıyla 'Ülkücü Aydın' da var ve bu kavramın açılımının üzerinde durulması gerekiyor. 

Ülkücülüğü öcü gibi gösterenler, yok sayanlar ne yazık ki başlangıçtan beri başarılı olmuştur. Malum, ya en iğrenç ithamlarla karalanıyor, ya yok sayılıyor, görmezden geliniyordu yahut da en nezih solcu tiplerinin arasında boy gösteren kaba rollere soyundurulmuş bir dizi kahramanı konumuna sokuluyordu ülkücülük. Bu geçmişte de böyleydi bugün de böyle. Ülkücü Aydın'ın durumu da böyledir. Yok sayılmıştır. Var sayılıp, fikirleri sağlıklı bir tenkide tabi tutulmamıştır. Bu da hem Ülkücü Aydın'ın, hem de ülkücülerin karanlıkta kendi kendilerine yol bulmasını mecbur kılmıştır. Ülkücü Aydın, hiçbir yabancı ideoloji ile bağlantısı olmadan bu ülkenin şartlarından doğmuş, bu milletin zenginlikleriyle kendini beslemiş, sadece kalemini bu milletin menfaatlerine adamış aydındır, yüzde yüz bağımsızdır ve özgün fikirlerin sahibidir. 

Ülkücü Aydın acaip bir nesnedir. Varlığı yokluğu tartışılır. Çünkü varlığı ve adı bizatihi ülkücüler tarafından bile bilinmez. Bir yerlerde duyulmuşluğu, görülmüşlüğü vardır, o kadar. Ülkücülerin yakından tanımadığı, eksikliğini de zaten pek hissetmediği bir konudur Ülkücü Aydın. Çünkü kavga gürültü arasında pek okumaya fırsat bulamasa da her ülkücü bir bayraktır, bir liderdir, bir ummandır. Ülkücüler ülkücü aydınları tanımaya fırsat da bulamamıştır. Dolayısıyla birtakım düşüncelerin mensuplarının, yazarların, çizerlerin, sanatçıların Ülkücü Aydın'ı ülkücülerden daha yakından tanımasına bilmesine imkan da yoktur. Belki bir ihtimal söz konusudur: Kazara ülkücü aydınların eserlerine ulaşmış bazı namuslu kalemler, milletimizin geldiği nokta için ülkücü aydınlarca önceden yapılan öngörülerin, teşhislerin varlığını ve doğruluğunu takdir etmişlerdir.

Gazi Karabulut  "Duygulu, iradeli, milletini olduğu gibi anlayan ve seven, imanımız ve ahlakımızı ortaya koyan,  taraftar veya muhalif algısına görüşlerini değersizleştirmeyen, fikirlerini beklentili siyasete kurban etmeyen aynı zamanda kendisini kişilere göre konumlandırmayan, ülkücü münevverlere ihtiyacımız olduğu aşikardır." derken bir Ülkücü Aydın tipi de çizmiş oluyor. Ona göre "...en büyük sıkıntı; yazan, çizen, düşünen arkadaşlarımızın kendilerini siyasi anlayışımızın beklentileri yada karşıtlığı şeklinde konumlandırmasında" yatıyor. "Bir fikir erbabımızın yazdığı yazı veya incelemesinin ardından “Acaba şu ne der, öbürü nasıl değerlendir?” gibi endişeler duyması, fikri gelişmişliğimize vurulabilecek en büyük darbedir diye düşünüyorum. " diyor. Karabulut'un bu tespitlerine katılmamak mümkün değil.

Ülkücü Aydın her şeyden evvel milletini, onun zenginliklerini, eksikliklerini, kusurlarını iyi tanıyan bir aydındır. Bu zenginlik ve kusurların kendinde de bulunduğunu bilir. Çünkü milletinin has evladıdır o. Dolayısıyla mütevazıdır. Ülkücü Aydın'ın ikinci hususiyeti başka milletleri, dünyada olup bitenleri, Türkiye'deki gelişmeleri, yazılanları çizilenleri iyi takip etmesidir. Bunu yaparken de yalancı gündemlerden kendini uzak tutar, milletinin gündemiyle meşgul olur, milletinin gündemini oluşturur.  Yaptıklarını yeterli görmez, yapabileceklerinin peşinde olur.  Ülkücü Aydın yanlış bulduğu her şeyi olumlu ve olumsuz taraflarıyla tenkit eder, kendisi de tenkide açıktır. Herkes hata yapabilir çünkü. Bu hataları yapanlar ülkücü hareketin geçmişte veya bugün mensubu da olmuş olabilir. Düzeltilmesi gereken eksiklilkleri de eğer kamuoyu önünde söylemesi gerekiyorsa mutlaka söyler. "Kim, ne der?" diye düşünmez; "Nasıl tedavi edebilirim, geliştirebilirim?" diye düşünür. Korkusuzdur, çünkü Ülkücülük ona göre her fanide bulunması gereken bir özelliktir, o da bütün ülkücüler gibi ülkücülüğün nimetine değil, külfetine taliptir. Hiçbir yazısında, çizisinde milletine hizmetten gayrı bir endişesi yoktur. Bir makam, mevki için kalemini oynatan şerefsizliğe tevessül etmez. 

Ülkücü Aydın, belki de bütün bu sebeplerle yalnız kalmış, yalnızlığa karşı meydan okuyan bir aydındır. Her dönemde, özellikle Türk Milleti gibi yönetilenlerince sahipsiz bırakılmış milletlerin ülkücüleri, ülkücü aydınları olmaya devam edecektir. Böyle olunca da ülkücü aydın da konuşulacak, üzerinde düşünülecektir vesselam. 

Sözüm size, bize, hepimize.


*http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/koseyazisi55632-Ulkucu_Aydin_Tiplemesi_Adina.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder