20 Ocak 2017 Cuma

RTÜK Göreve (Vatanım Sensin Milletim Nevi Beşer?)

Dün akşam Kanal D televizyonunda Vatanım Sensin dizisini seyrediyordum. Her bölümde, üstü örtülü bir şekilde “Vatanım ruyi zemin milletim nevi beşer” kabilinden milleti yok sayan, hümanizm, propagandası yapıp Yunanlıları şirin gösteren, milli kültürün önemli olmadığını vurgulayan bir yayın yapılıyor. Milli değerlerimizin, kahramanlarımızın, birtakım ucuz fikirlere, düşüncelere, ideolojilere kurban edilmesi sözkonusu. Dikkat ediyorum hep aynı yapımcılar Antep savunması, Egenin kurtuluşu, İzmirin işgali gibi konuları dizi haline getirip şeref levhalarımızı sulandırmaya çalışmakla meşgullerSanki buraları işgal edenler çok medeni imiş, halka hoşgörülü davranmış, yakıp yıkmamış, halkın içinde çok değişik etnik unsurlar varmış ve bunlarla Türkler birlikte işgalcilere karşı direnmiş gibi gösteriliyor.
Vatanım Sensin dizisi İzmir'in Yunanlılar tarafından işgal edildiği dönemi anlatıyor. Bir Türk Subayı Albay Cevdet milletine ihanet edip Yunan komutanın yardımcısı olarak işgalcilerin yanında yer alıyor. Hain hain değilmiş de Kuvvacıymış... Dizide öyle bir hikâye var ki kim hain, kim vatanperver belli değilDiziyi seyreden İzmir’i Yunanlılardan Türklerin değil, Yunanlıların kurtardığını düşünür. Hainin karısına göz koyan Miralay esas hain ve sevgilisi Rum, Hainin kızı Yunan Komutanın oğluna aşık Kuvvacıları ihbar ediyor, Hainin öbür kızı yunan cephaneliğini havaya uçurmaktan idam edilecekken Venizelos tarafından affediliyor. Hapiste idamı beklerken o da kızkardeşinin sevdiği Yunan komutanın oğluna ilgi duyuyor. Hainin karısı hem hainden kopmuyor hem de esas hainin kendisine yakınlaşmasına izin veriyor. Kuvvacıların komutanı ile Yunan komutanın arasındaki dava kişisel bir hesaplaşmaymış gibi... Yani kanımızla, canımızla binbir zorlukla kazandığımız vatan topraklarının kazanılmasının hikâyesi, kahramanlık olarak değil, sıradan, adî bir vakayı adliye olarak yansıtılıyor. Sanki bu vatana göz koyanlar toprağımızı, namusumuzu kirletmemiş, baskı ve işkence yapmamış masum ve medeni insanlarmış gibi gösteriliyor.
Tam bu diziyi seyrettiğim sırada Ömer Seyfettin'in Türklük Üzerine Yazılar (Bilgi Yayınevi) kitabı vardı. Kitap Ömer Seyfettin'in hikâyeleri dışında kalan yazılarından oluşuyor. (Bu kitabı okumadıysanız bugünlerde okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum.) "Vatan Yalnız Vatan" başlıklı makalesini okuyordum. Ömer Seyfettin bu yazısında Güneş adıyla çıkarılan bir mason gazetesinin bir yazısının altına Turgut adının yazar adı olarak konulmasının haince yapıldığını; Türklüğü yükseltmek isteyen bazı genç yazarların da bu isimleri kullandığını, bir mason gazetesinde bu ismin kullanılarak o gençlerin de halk tarafından mason olarak yaftalanmasının istendiğini yazmış. (sf. 16) Demek ki yüz yıl önce gazeteler gözden düşürmek istedikleri isimleri bilinçli bir şekilde kullanıyorlardı. Bugün de bu işi yerli diziler yapmaktadır. Birçoğunda olumsuz karakterlere Kürşat vb.isimler verilmektedir.
Bu dizilerin geneline baktığımızda Türk milletinin değerlerinin yozlaştırılmaya çalışıldığı çok açık bir şekilde görülmektedir. Aile içi cinsel ilişkilerin de dahil olduğu bu sapıklaştırma, beynini karıştırma, değerlerinden uzaklaştırma hareketi dizilerle sürat kazanmıştır. Bundan 40 yıl önce Dallas dizisini seyrederken birgün Türkiye'de de o dizideki hadiselerin benzerinin olacağını düşünemezdik. Bugün adı "Türk" olan televizyonların "yerli" dizileri eliyle ekilen tohumlar ise emin olun çok kısa zamanda yeşerecektir.
Yüz yıl önce de Türkçülük yerine Hümanizm yerleştirmeye çalışanlar vardı; yüz yıl sonra da var. Maalesef günümüzdeki siyasal İslâmcılar, İngilizlerin tesiriyle Türklüğe karşı tavır almış durumdalarve kendi çocuklarının Hümanizm masalıyla nasıl Türklükten, İslamlıktan, insanlıktan uzaklaştıklarının farkına bile varmıyorlar. Türklük darbe alırsa, değerleri, dili, kültürü, müziği yıpratılırsa dinimizin de koruyucusunu kaybedeceğini görmüyorlar.
Saf ve temiz milletimizin sahip olduğu ruh zenginliğinin azınlık mantığıyla hazırlanan diziler ve kahramanlar eliyle kirletilmesine izin verilmektedir.
Tabi RTÜK denilen bir acayip kurum varVatandaş şikâyet edecek; RTÜK ettirmemek için elinden geleni yapıyor. Öyle karışık bir sistem ki uzman olmazsanız şikâyet edemezsiniz. Bu garabete son verilmelidir. Şikâyet edilemeyince işlem yapılmaz. İşlem yapılmayınca da yayınlar doğalmış, milletin değerleri iğfal edilmiyormuş olarak düşünülür. Öyle olunca da halk bu diziyi seyrederken kahramanları ayırdedemez hale gelir. Hainin tarafını bir taraftar gibi tutar; yakalayana küfreder. Doğru söyleyenin ne dediğini anlamaz.
RTÜK'ü göreve davet ediyorum.