24
Temmuz 2014
Olmaz, beni cumhurbaşkanı yapmazlar ya, yine de düşünüyor
insan. Ben cumhurbaşkanı olsaydım ne yapardım?
Fazla bir yetki istemez ama yetkilerimi de kullanırdım.
Mesela Bakanlar Kurulu toplantılarına başkanlık ederdim.
Halkın içine korumasız çıkar, trafikte dururdum.
Şakacı olmaya çalışır, kesinlikle zarif olurdum.
Sinirlenmezdim, kabadayılanmazdım, “Ananı...” demezdim.
Öncelikle Türkiye’de ve dünyada sahipsiz kalan Türk
milletine sahip çıkardım.
Vatandaşımı geleceğinden emin, Türk Halkını mutlu, Türk
Devletini güçlü yapmak için çalışırdım. Atalarıma kulak verir: “Gündüz
oturmadım, gece uyumadım, açları doyurdum, çıplakları giydirdim.” sözlerini
unutmaz, büyük bir sorumluluk duygusuyla çalışırdım.
Vatanın en ücra köşesindeki vatandaşımın derdini dert
edinirdim. Bu vatan Turan olurdu.
Vatandaşım açken ben tok olmazdım. Lüksü, şatafatı soframdan
ve hayatımdan çıkarır, sade yaşardım. Buna soframdan başlar, iki yemeğin birini
hazırlatmazdım.
Kaliteye önem verir: İnsanda, Üretimde, Hizmette, Sanatta,
kaliteye ilgi gösterir, kalitesizlere göstermezdim. Etrafımdaki insanlar her
bakımdan dolu olurdu. Bana gerçeği olduğu gibi söyleyebilecek adamlar olurdu.
Bunlar gerektiğinde bana saçmalamamı söyleyebilir, ruh hastası gibi
davrandığımı gösterebilirlerdi. İyi danışmanlarla çalışırdım. Tarih okur, Türk
Devlet Başkanları nasıl davranmışsa öyle davranmaya çalışırdım.
Bölücülüğün ortadan kalkması en mühim işim olurdu.
Türk Dünyası’nın meselelerini yakından takip ederdim. Türk
Cumhuriyetleriyle ilişkileri canlandırırdım. Filistin, Gazze kadar Bosna, Doğu
Türkistan ve Kırım’a da önem verirdim. Mesela, kısa bir tatil için Kırım’a
gidip Kırımlılarla ayaküstü veya evlerinde sohbetler ederdim. Uzak Türk
yurtlarına gider, tatillerimi oralarda geçirirdim.
Dış politikada kesinlikle muadelet; eşitlik ilkesini
uygular, yapılana en azından aynısıyla mukabele ederdim. Türk Devletini
yalnızlaştırmak, Türk insanını aşağılamak isteyen, ezmek isteyenleri
affetmezdim.
Yurt dışına gitmeye –resmi görevlerin dışında-fazla önem
vermezdim. Oralarda gittiğimde de Türklüğe yönelirdim; Türk abidelerine gitme,
şehitlikleri, mezarlarımızı, vatandaşlarımızı evlerinde ziyaret daha önemli
çünkü. Türkiye’nin Türkiye dışındaki gücünü (beyin, işadamı, halk vs.) iyi
değerlendirmesine çalışırdım.
Yurt dışındaki her Türk’e mektupla ulaşır, bağ kurardım.
Yurt dışındaki Türklerin meselelerini yakından takip eder, çocuklarımızın
Türkçe ve Türk Kültürü ile bağlarının kopmaması için elimden gelen her şeyi
yapardım.
Sürüleştirilmeye çalışılan bir halkı millet yapmak için
çalışırdım.
Milletin kendine güven duymasını sağlardım.
Ona kendi zenginliklerini her fırsatta hatırlatır
medeniyetimizin kaynaklarını gösterirdim.
Bizim de medeniyetimiz varmış, biz de insanlığa hizmet
etmişiz, biz de başarabiliriz dedirtirdim.
Görgü (protokol) kurallarına tam uyar, uyulmasını da
sağlardım. Millete görgü kurallarını, töreyi yeniden hatırlatır, sevdirir,
öğretirdim.
Çalışma azmi aşılardım. Üreteni, üretimi teşvik eder,
tüketimi teşvik etmezdim.
Dürüst esnafı ödüllendirirdim. Dürüst ve hizmet eden
işadamını taltif ederdim.
Gösteriş ve iş olsun diye ortalıkta salınanları ayıklar,
hizmet ehlini taltif ederdim. Gönüllülere destek olurdum. Adalet, başarı,
gayret örneği çocukları öne çıkarır, namus timsali kişileri öne çıkarırdım.
Yolsuzluk ve adaletsizlikle mücadele ederdim. Cebellezi
işlerine son verirdim.
Devletin saçtığı paraların takibini yapardım. İsrafı
önlerdim.
Basının milletin basını olmasına çalışır, milleti
bilgilendiren bir basın olmasını sağlardım.
Basının bana yalakaca yaklaşmasını önlerdim. Liderlerle
basın önünde konuşmazdım.
Sorunların çözümü için sivil toplumu harekete geçirirdim.
Sivil toplumu geliştirmeye, boşluk varsa dermekler kurdurmaya çalışırdım.
Yurt içini de adabınca abartmadan gezmeye, tanıtıma muhtaç
beldeleri tanıtmaya, halkı gezi alışkanlığı kazanmaya teşvike çalışırdım.
Ahlat, Çanakkale vb. tapu yerlerimize önem verir, sık sık
ziyaret ederdim.
Eski evleri, sokakları, Türk ev mimarisinin diriltilmeye
çalışıldığı yerleri ziyaret ederdim.
Camileri, banilerini, türbeleri ziyaret ederdim.
Türk Büyüklerini ve mezarlarını ziyaret ederdim: M. Akif,
Ziya Gökalp, Abdülhamit, Refik Halit, Ahmet Haşim, Sait Faik, Memduh Şevket...
Yine mesela Devlet Mezarlığı’nı ziyaret eder, geçmişiyle
milleti barıştırmaya çalışırdım.
Sık sık halkın içine çıkar, vatandaşın dertlerini dinlerdim.
Toplumu sakinleştirirdim.
İslâm’ın ve Müslümanların meseleleriyle yakından
ilgilenirdim.
Huzur sohbetleri yaptırırdım.
Fitneyi ortaya koyan çalışmaları desteklerdim.
Camileri bina bodrumlarından kurtarılmasına çalışırdım.
Dini alandaki boşluğu ortadan kaldırırdım. İmamları yeniden
eğittirirdim.
Azınlıkların, cemaatlerin gönlünü hoş tutardım.
Alevi-Sünni, Türk-Kürt vs. bölücülüğünün suni olduğunu her
fırsatta gösterirdim. Hacıbektaş samah, Mevlana, sema ortaklığında milleti buluştururdum.
Çok okumaya, Bilime,
Sanat ve Edebiyata, Müziğe, Sinemaya, Spora önem verirdim.
Üstün yeteneklileri korurdum.
Sanat hadiselerine müzayedelere katılır, antikanın ailemiz
ve milletimiz için önemini anlatır, halkın sanatla iç içe olmasını teşvik eder,
tedbirler aldırırdım. Yurt dışındaki Türk hazinelerinin yurda gelmesi için
çalışırdım.
Kütüphanelere, sahaflara giderdim.
Koleksiyonculuğu teşvik ederdim.
Müzecilik ve müzelerin geliştirilmesine çalışırdım.
Arşivcilik ve arşivlere, kütüphanecilik ve kütüphanelere
önem veridim. Buraların hayatın içine dahil olması için çalışırdım.
Okul gezileri (Anaokulu, ilkokul, lise, üniversite...)
yapar, başarılı öğrencileri desteklerdim.
Yarışmalar açardım. Ödüller koyardım: Sanat, Edebiyat, Spor,
Yoksulluk, Girişim, Buluş, Hizmet, vergi, Yetim / korunmaya muhtaç çocuklar,
bağımlılık, sigara, alkol, kumar, resim, fotoğraf, Heykel, doğayı koruma ve
doğaya dönüş vb. Mesela Fakirliği önleme çalışmalarını ödüllendirirdim.
Klasik Türk Musıkisi konserleri başlatır, Huzur konserleri
yaptırırdım. Cumhurbaşkanlığı bünyesinde bir Türk Müziği hareketi (Darül Elhan
gibi) başlatırdım.
Klasik sanatların sanatçılarına sanatları üzerine siparişler
verir, eserler yaptırırdım.
Bir Cumhurbaşkanının; ne okuduğu, nasıl okuduğu, hangi
sergiye, konsere gittiği, hangi sanatçıyla iltifat ettiği önemlidir. Bu konuda
kesin adil olurdum. İltifat edeceğim sanatçıyı (yazar, müzisyen vs.) dikkatle
seçerdim. Himaye işlerinde dikkat ederdim.
At yarışlarına gider, Ata ve at kültürüne önem verirdim. Ata
binerdim.
Yağlı, Karakucak, Serbest hatta Grekoromen Güreşlere mutlaka
giderdim.
Ben cumhurbaşkanı olsaydım misafirlerimi götürürdüm.
Geleneklerin yaşatıcılarına, koruyucularına önem verirdim.
Yaren, Sıragezme, Keşik, Arifane, Arabaşı, Kürsübaşı gibi geleneksel eğitim
kurumlarını ziyaret ve teşvik ederdim. Seymenlik, zeybeklik, efelik vs.
konularına önem verirdim.
Sultan şehirler ve halklarını diri tutardım
Yerel kanaat önderlerinin, sanatçı ve aydınların teşvikine
çalışırdım.
Büyük merkezlerde olduğu gibi küçük beldelerde de kültür ve
sanatın güçlenmesi ve kötü örneklerin azaltılmasına çalışırdım.
Aileye önemi sık sık vurgular, anne baba ve akrabayı
ziyareti tavsiye ederdim. Aileyi toplumda öne çıkarır ama o makamda oturduğum
sürece aile fertlerimi gerek olmadıkça öne çıkarmazdım. Eşim ve çocuklarım
sivil toplum çalışmalarında yanımda olurdu.
Yaşlıları, büyükleri ziyaret ederdim.
Kimsesiz çocukları, yetimleri, yurt çocuklarını,
alkolikleri, bağımlıları, yaşlıları... ihmal etmezdim. Kimsesizlerin kendi
çapında kimsesi olurdum.
İş güvenliği, sosyal sigorta konularına önem verir, ani
baskınlar yapardım
Eğitimle, Sağlıkla, Savunmayla bizzat ilgilenirdim.
Genç kızlarımızın iyi yetiştirilmesi için çalışırdım.
Annelerin eğitilmesine gayret ederdim.
Çocukların iyi yetiştirilmesi ve korunmasına önem verirdim.
Yurtların, Bakımevlerinin, Huzurevlerinin ve Islahevlerinin
ıslahı ve geliştirilmesine çalışırdım.
Milletin beden ve ruh sağlığı üzerinde dururdum.
Uçak sanayisini canlandırmaya çalışırdım. Havacılık güvenlik
savunma konularını takip ederdim.
Türk mühendislerinin ve bilim adamlarının başarılarını
taltif eder, teşvik ederdim.
İşadamlarını teşvik ederdim.
Türk markalarını takdir, markalaşmayı teşvik ederdim.
Girişimciliği teşvik ederdim.
Türk Tekstili’ni ayağa kaldırırdım.
Ağaç dikmeyi teşvik ederdim. Ağaç dikme seferberliği
başlatırdım.
İpekçiliğe, üzümcülüğe, cevizciliğe, muzculuğa, sığırcılığa, koyunculuğa, keçiciliğe,
Arıcılığa, sütçülüğe, tavukçuluğa, doğal gıda ve ürünlere önem verirdim.
Sularla ilgilenir, tabiatla çevreyle köyle irtibat, iç içe
olma konusunu, tabiata dönüş konusunu canlı tutardım.
Güllere, gül bahçesine, Türk Bahçesi kültürüne önem
verirdim.
Betona karşı çıkar, yanlış şehirleşmenin önüne set olurdum.
Melih Gökçek gibi şehir soytarılarını kamuoyu önünde fırçalardım.
(Genelkurmayın önüne diktiği saat heykelini gördüyseniz bu kelimeyi hak
ettiğini, şehircilikten zerre kadar nasibi olmadığını görürsünüz.)
Geleneksel el sanatlarının canlandırılmasına çalışırdım.
Halı kilim, dokuma, süslemeye önem verirdim. Klasik sanatların halka mal
olmasına çalışırdım.
Liderleri günlük kayıkçı kavgası yerine asırlık meseleler
üzerinde durmaya davet eder, uyarırdım. Kamuoyunu tırıvırı işlerle meşgul
ettirmezdim.
Bölücülükle mücadele ederdim. Saçma sapan açılımlarla
uğraşmaz, halkın kanaat önderleriyle doğrudan münasebetler kurarak meseleyi
çözerdim.
İdamı geri koydururdum. Adaleti temin ederdim.
Hapistekilerin iyi şartlarda topluma kazandırılmasına çalışırdım. Topluma
düşman insanların yetişmesine engel olurdum.
Mafya ile savaşırdım. Otoparktan milli park mafyasına,
ihaleden gümrüğe kadar her yerde yuvalanmış olan mafya...
Dolmuş, otobüs, durak, trafik, bina, yol, planlama işlerine,
yanlış şehirleşmeye el atardım.
Demiryoluna önem verirdim.
Balıkçılığa, gemiciliğe önem verirdim.
Tarıma önem verirdim.
Hayvancılık ve hayvancılık kültürümüzün korunması ve
geliştirilmesine çalışırdım.
Suya tabiata su kaynaklarına önem verirdim. Sürdürülebilir
çevreye, doğanın korunmasına önem verirdim.
HES’lerle mücadele ederdim.
Sahillerin halka açık olmasını sağlar, parsellenip ham
edilmesine savaş açardım.
Boşalan köyleri canlandırma projeleri hazırlattırır,
tarlasını ekmemeye pirim verme yerine ekmeye pirim vererek tarımı ayağa
kaldırmaya çalışırdım.
Türk Modası’nın oluşması için uğraşırdım Bizi soymak,
soyundurmak, çirkinleştirmek isteyen anlayışa karşı bize yakışanı öne çıkaran
bin anlayışı desteklerdim.
Türk Mutfağı’nı desteklerdim. Türk Peyniri’ne,
Dolmaları’na... önem verirdim.
Arkeolojiye önem verirdim. Türk İslâm eserlerinin, eski
eserlerin ve kitapların restorasyonuna önem verirdim.
Keşiflere önem verir, Doğaya yönlendirmeye çalışır, Merakı
teşvik eder, Gezi kültürünün kazandırılmasına çalışırdım.
Coğrafya Enstitüsü kurdururdum. Yeni keşifleri, buluşları
dinlerdim.
Çok özel çalışmaları olan kişileri kabul ederdim: Türkün
Genetik Tarihi Osman Çataloluk, Servet Somuncuoğlu, Oktay Sinanoğlu,
Bilime, bilim adamlarına, sanata, sanatçılara, mucitlere,
buluşlara önem verir, patenti teşvik ederdim.
Türkiye’nin teknoloji çöplüğüne dönüşmesine izin vermezdim.
Cep telefonlarına bir çözüm bulurdum.
Yazma çizme, anı hatıra günlük tutma işlerini, derleme
yapmayı teşvik ederdim.
Şiiri sevdirmeye çalışırdım.
Geleneksel Karagöz-Hacivat gibi gölge oyunlarına, orta
oyunlarına ve kuklacılığa önem verirdim.
Geleneksel sporlara önem verirdim.
Türk Dünyası Spor Oyunları yarışmaları düzenletirdim.
Türk Dünyası Zekâ Oyunları ve özellikle satranç yarışmaları
düzenletirdim.
Türkiye’nin iyi tanıtılması ve temsiline olağanüstü gayret
ederdim.
Hatırlama ve hatırlatma, düşünme düşündürtme işlerine önem
verirdim.
Her gün bir ana, bir tali meseleyi veya geliştirilmesi
gereken bir hususu gündeme taşırdım.
Sanal dünyayı ve sosyal basını gösteriş için değil bu
amaçlarla doğru kullanırdım.
İşte müstakbel Cumhurbaşkanının yapması gerekli birtakım
çalışmaları -edebi diline bakmaksızın- aklıma geldiği haliyle not etmeye
çalıştım. Üzülerek “Aman Ya Rabbi! Ne kadar çok birikmiş meselemiz varmış.”
dedim. Keşke olmasaydı.
Peki bu meseleleri hangi Cumhurbaşkanı adayı çözebilir
sizce? Türk devletine savaş açan PKK’lı aday mı? Tayyip Erdoğan mı? Ekmeleddin
İhsanoğlu mu? Diğerini geçelim. Erdoğan’ın Başbakan iken ne kadar bu işlerle
ilgilendiği ortada. Cumhurbaşkanı olduğunda, hatta devlet başkanı olduğunda ne
değişecek? Bu meseleler çözülmüş olsaydı zaten yazılmazdı.
Demek ki başka bir aday gerekiyor: Milletini
kucaklayabilecek bir aday. Bu çalışmalar yürütebilecek Cumhurbaşkanı adayı
Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu’dur diye düşünüyorum. Tayyip Erdoğan’ın bu ülkenin
şu andaki en büyük talihsizliği olduğu görülmelidir. Çocuklar için Bonzai ne
kadar cazip ve çok tehlikeli ise Tayyip de bu halka o kadar cazip geliyor ve o
kadar tehlikeli. Bu arada; İhsanoğlu’nun yumuşak hitabetini, konuşmasını
eleştirenlere Tayyip Erdoğan’ın camsız konuşmalarına bakmalarını salık veririm.
Sözüm size, bize, hepimize...