22 Mart 2011 Salı

Yeteneksizsiniz

22 Mart 2011
Dün akşam Şov televizyonunda uzun süredir devam eden Yetenek Sizsiniz Yarışması’nın finalleri vardı. Türkiye’nin, KKTC’nin, Almanya’daki Türklerin yarışmaya başvuran, yetenekliyim diyen yarışmacıların içinden sözüm ona en iyileri seçildi!  
Yetenek bir insanın kendisinden beklenmeyen işleri yapabilmesi, başarabilmesidir. Ben zaman zaman hangi konularda kimleri yetenekli kabul ediyorlar diye programı takip etmeye çalıştım. Çoğu zaman başıma ağrılar girdi, midem bulandı ama yine de programı takip ettim diyebilirim. Başka bir işin yok muydu, madem öyle seyretmeseydin diyebilirsiniz. Kazın ayağı öyle değil. Bir defa program jürisi ilginçti. Acun Ilıcalı, Hülya Avşar, Ali Taran. İkincisi de programın stüdyo çekimleri üniversitelerde, öğrencilerin arasında yapılmasıydı.
Acun’u biliyorsunuz; Acar spor muhabirliğinden gelen zeki sevimli bir kerata! Ali Taran da önemli reklam filmlerine imza atmış iyi bir reklamcı. Avşar’ın kabiliyetini biliyorsunuz: Müzik bilgisi ve icrası tartışılır, sinemadaki başarısını oynadığı filmlerin hangi sahnelerine borçlu olduğunu bildiğiniz, en büyük süksesini Ermeni şakşakçılığı yapan Salkım Hanım’ın Taneleri filmindeki tecavüze uğrama sahnesiyle yapmış, sanatından çok evliliği, ayrılığı, tenisi vs. ile ün yapan bir kişi. Bu üçlü önce Türkiye’nin en yeteneklilerini kendilerinden menkul zevkleriyle seçtiler; sonra da onların içinden en yeteneklilerini(!) Türk halkına, güya cep telefon mesajlarıyla seçtirdiler. Erbakan’ın dediği gibi; demokrasi değil, demokratul! Yani, seni benim seçtiğim idare edecek veya bir başka deyişle benim seçtiğim kabiliyeti kabiliyet olarak seçebilirsin! Zavallı milletim, ne hale düştün. 
Yarışma seçici üyelerinin, özellikle Hülya Avşar’ın ve diğerlerinin, sahneye Türk yeteneği olarak çıkıp da İngilizce şarkı söyleyen, Maykıl Ceksın taklidi yapan, tekdüze ritmli bir müzik eşliğinde birbiri ardına hızla konuşan, bunları bir marifet zanneden garipleri ağzının suyu akarak seyretmesi, hak ettiklerinin çok üstünde takdir etmesi, bu programı üniversitesinde, ekranları başında seyredenleri yönlendirmeden başka bir şey olmamıştır. Bu yönlendirme, Türk Gençliğine kendi kültürünü bir yana bırakıp, taklitçiliği, yabancı kültürlere özentiyi teşvik eder mahiyettedir. Artık Türkiye’de Türk kültürü, müziği, sanatı değil, yabancı müzikler, yabancı hayranlığı yükseltilmektedir. Yarışmanın yapıldığı salonlarda gençlerin ayakta alkışladıkları yetenekler, maalesef özüyle bağlantısı olmayan, taklitçiler olmaktadır. Bu tür yarışmalar, yıllardır beynimize kazınmaya çalışılan yabancı kültürleri, müzikleri, yabancı yıldızları örnek alma sürecini hızlandıracaktır. Gençlerimiz üç kuruşluk adamları, beş para etmez müzikleri çok önemliymiş gibi görür hale gelmektedir. Nitekim yarışmayı -göstermelik olarak- kazanan kişi de bir taklitçi olmuştur. Türk Milleti taklitçi, hiçbir özelliği olmayan, başkalarının peşinden giden, onları örnek alan, onların dediğiyle hareket eden bir millet haline getirilmektedir.
Bu da emperyalistler için yetmiyor. Türk Milletini aşağılanmaktan hoşlanan bir millet haline getirmektedirler: Biri Bizi Gözetliyor, Gelin Kaynana, Yemekteyiz ve halen yayınlanan Mastır Şef (?)(En iyi aşçı yarışması) gibi yarışmalarda birbirinin kusurunu arama, birbirini aşağılama yüceltilmektedir. Bu tür yarışmaları belki bir incelik kavrarım diye seyreden binlerce insan aynı zamanda aşağılamayı ve aşağılanmayı da öğrenmektedir. En iyi aşçı yarışmasında bir yarışmacıya seçici kuruldan birinin yaptığı hakarete nasıl sessiz kaldığını seyrettim, kanım dondu. Bu millet ne zamana kadar kendisine yapılan hakaretlere sessiz kalacak, diye düşündüm.
Bütün bunları Libya’ya malum emperyalistlerin harekât yapmaya başlamaları üzerine düşündüm. Çünkü biraz bilgi almak için açıp devlet televizyonuna baktığımda, ilk üç devlet kanalında spor programları vardı. Kanalları dolaşıp en sonunda Şov Tv’da Yetenek Sizsiniz’de karar kıldım. Çünkü Türkiye’nin geleceği orada görülüyordu. Diğerleri de TRT ile aynıydı. Libya Harekâtı hakkında bilgi vermiyorlar, havanda su dövmekten başka bir şey yapmıyorlardı. Alabildikleri ve verebildikleri bilgiler sınırlıydı. Çünkü devletimizi yönetenler hazırlıksızdı. Çünkü hazırlık bir uzak görüşlülük gerektirir. Yetenek gerektirir. Ne kadar yeteneksiz insan varsa basın ve siyasetin köşe başlarını doldurmuş durumda. Ne kadar yetenekli olduğumuza şuradan bakın: Başbakanımız kendisini, Cidde’deki Ekonomik Forum’da, sömürgecilerin Libya Harekâtı üzerine Arap Devletlerini ve Türkiye Kamuoyunu teskin etmekle görevlendirmiş! 
Bu satırların yazarı, 2011’in ilk günlerinde, bu sitede “Mısır’da yılbaşından sonra çıkan olaylar, Kıptiler üzerinden Mısır’ın bölünme senaryolarını gündeme getirdi. Birkaç gündür çıkan haberlere göre Güney Sudan'da yapılacak halk oylaması sonunda, muhtemelen Sudan'ın ikiye bölüneceği konuşuluyor. Yine Tunus'u karıştırmaya yönelik olayların nasıl gelişeceği de merak ediliyor. Bunlar, bir önceki ABD Dışişleri Bakanı Condeliza Rice'nin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) gereği, Kuzey Afrika'dan Orta Asya'ya kadar 22 ülkenin hudutlarının değişeceği müjdesi(!)nin yeni ve önemli işaretlerinden olsa gerektir… Yılbaşı’nda Başbakan Tayyip Erdoğan, Amerika’nın sahibi olduğu CNN Arap TV kanalınca, büyük övgülerle yılın adamı ilan edildi. Durup dururken eniştem beni niye öptü? “ Hiç bir bilgiye sahip olmayan bir köşe yazarı bunu görüyor da yöneticilerimiz görmüyor mu?
CNN Arap TV Kanalının Tayyip Erdoğan’ı “Yılın Adamı” seçmesinin sebebi anlaşıldı mı?
Ülkede demokratul değil, demokrasi uygulanmalı” diyen Erbakan, ne demek istediğini şöyle açıklıyordu; “Alman Başpiskoposu son kitabında uzun uzun demokratul nedir, demokrasi nedir anlatmıştır. Demokrasi demek halkın kendi kendini idare etmesi demek, demokratul ise halkın demokrasiye alet edilmesi demek. Halkı aldatıp, çeşitli medya oyunları ile çeşitli tertiplerle halka siz seçiyorsunuz, kendiniz getirdiniz dedirttirmek suretiyle istediğini yapmadır. Bu kültür emperyalizminin geliştirdiği bir metottur, bütün ülkelerde uygulanır bir metottur. Türkiye gibi dünyanın en önemli ülkesinde de bu metodu canla başla uygulamaktadırlar. Biz demokratul değil, halkın alet edilmesi değil, gerçekten halkın istediğinin hükümran olmasını istiyoruz.[1] İlahi Erbakan Hoca…

Libya’ya çıkartma yapılmış; bizimkiler toplantı yapmakla meşguller. Önceki toplantılarında çeşitli gelişmelere göre uygulamaya karar verdikleri planlarını uygulama noktasında değiller maalesef! Paris’e davet edilmememizi aşağılanmışlık olarak görüyorum. Burada izninizle bir tespitte daha bulunmak istiyorum: “Libya bahanedir. Sömürgecilerin asıl hedefi, Türkiye’deki seçimde iki partili bir meclis oluşturmak, temsil edilmeyenlerin zaten provalarını yaptıkları, seçim sonrasında da çıkaracakları isyan üzerine de diğerlerine yaptıkları gibi Türkiye’ye de müdahale etmektir.” İsrail yıllardır halkını yok ederken BM, tarihinde ilk defa, ülke yönetimlerinin halkına olan davranışı üzerine harekât yapılabilmesini kararlaştırdı!  
Çözüm Yeteneksiz yöneticilerin, iktidarların görevden alınmasıdır vesselam.
Sözüm, kendime, dostlarıma; bize, size…


[1] http://www.kentgazetesi.com/habergoster.aspx?id=11089